Pencereden dışarı bir bak. Bu sana sandalda olduğun zamanı hatırlatmıyor mu? Daha sonra o gece, uzanmış göküyüzüne bakıyordun ve kendi kendine şöyle demiştin “ sandal yerinde durduğu halde, nasıl oluyor da manzara akıp gidiyor”.
Gökdelenin tepesinden bıraktığın kağıttan uçağın sigara dumanına karışıp rüzgarla birlikte uzaklara doğru gitmesiyle ağlamaya başlamıştın. Elinden balonunu kaçırıp balonun arkasından hüzünle bakan küçük çocuklar gibiydin. Ve sonra kendini aşşağıya bıraktın. Her zaman gökyüzünde dolaşmaktan bahsederdin. Bulutların o anlamsız şekillerinde dolaşmak isterdin. Onlar o kadar anlamsız ki, onların içinde kendimi anlamlı hissederdim, derdin.
Roxanne’ e son bir mektup göndermiştin. Onu senden gizli okuduğumu bilmiyordun. Mektubun başında uyuduğunda alıp okumuştum. Kızıyordun Roxanne’e. Kılcal damarlarına kadar girmiş olan zehri bırakması gerektiğini söylüyordun. Neden hayatta figüran olmayı seçtiğini anlayamıyordun bir türlü.
Sonaran Çölü’ne dolaşmaya gitmiştiniz bir keresinde birlikte. Çölün ortasında kaybolmuştunuz. Sonra bir kulübe bulmuştunuz, kaktüslerle çevrelenmiş bir vahanın yanında. Geceyi orda geçirmek istemiştiniz. Sonra da saatlerce kulübeden bulduğunuz satranç takımıyla yıldızların altında satranç oynamıştınız.
Roxanne’e sırılsıklam aşıktın. Ama Roxanne seni göremeyecek kadar uyuşturuculara gömülmüştü. Hamile olduğunu öğrendiğinde nasıl da ağlamıştı. Sen de baba olacağını zannederek nasıl da mutluydun. Aslında ikinizde aynıydınız. İkiniz de kördünüz hayata bakarken. Roxanne’i kör eden uyuşturuculardı, seni kör edense Roxanne’e olan aşkın. Son da bu yüzden gelmedi mi zaten, ikiniz içinde.
Roxanne öldükten 4 gün sonraydı sanırım. Artık kendini iyice kaybetmiştin. Senin için sonun geldiğini biliyordum. İkinci trafik kazasını geçirdikten sonra garipleşmiştin biraz. Yakında öleceğim diyordun bana. Ölecektin ve ruhun gökyüzüne yükselecekti. Karşına melekler çıkacak, seni şelalenin yanında duran kulübeye götüreceklerdi. Gökyüzü daima gün batımındaki gibi kızıl olacaktı. Yanılacağını söylemiştim. Melekler de kavga eder, melekler de ağlar. Melekler de dans eder ve melekler de ölür.
Ve kendini öldürdün. Ölmeyi dilediğin gecelere son verdin. Gökdelenin tepesinden kendini aşağıya bıraktın. Ve ben bir çığlık attım. Aşağıya düşerken, salem sigarandan son dumanını alıyordun. Ağlamaktan kızarmış olan gözlerinin içine 3 saniye daha baktım. O 3 saniyede ben ağlıyordum, sen Roxanne’i düşünüyordun. Önce sen çarptın taksiye, sonra da benim çığlığım.
bitmeyen gün batımları ve doğumları..
karanlık.aydınlık.karanlık.aydınlık.karanlık..
insanlık,en büyük paradoksu,yaşamın devamını gözden kaçırmış.
günbatımında karşıma çıkan çıplak dişi,uyuttuğum cinsel duygularımı uyandırmak için çaba bile harcamadı.onu bu yüzden sevmiştim.
aslında onu hiç sevmedim.
o hiçbir zaman var olmadı...
20 Eylül 2009 Pazar
ROXANNE AND DEATH
13 Eylül 2009 Pazar
SONA YAKLASIYORUM
Bugun yine bir trafik kazası geçirdim. Ve sona iyice yaklaştığımı hissettim. Tanrı artık beni yanına çağırıyor. Daha fazla burda kalmamı istemiyor.
Salem ciğerlerimi tüketiyor.Ölüme biraz daha yaklaştırıyor.
Devletin uzay maymunu olduğumu düşünüyorum. Ne yaparsam yapayım onların amacına hizmet ediyorum.
Geçenlerde kalçamdan bıçaklandım ve ölesiye dövüldüm. Sonra ayağa kalktım ve hastaneye gittim. Hastanede kendimden geçtim 8 saat sonra uyandım. Önce yürümeyi beceremedim. Sonra yavaş yavaş başardım. Eve gittim, kendimi sevgilimin kollarına bıraktım yavaşça. Beni öpmeye çalışıyordu ama ben onu geri ittim. Dokunduğu her yerimden acı fışkırıyordu.
Ondan önce motordan düştüm. Kolumda büyük bir yara izi kaldı
Dövüldükten sonra sonsuza kadar aptal kalacağımı düşündüm. Beynime 30 tekme yemiştim. İlk bir hafta hiç bir şeye konsantre olamadım. Kitap okuyamadım, doors bile dinleyemedim yarıda kestim, kapattım.
11 Eylül 2009 Cuma
banka soygunu yapan iki gangsterin gözyaşları
dar sokağın ortasından yavasça ilerledi.20 metre ileride ana cadde vardı. arabalar caddeden hızla geçip gidiyorudu. sokağın sonunda bekleyen arkadaşına doğru yaklaştı. cebinden salem paketini çıkarıp bir tane sigara yaktı.belinde silahı,elinde siyah iş adamı çantası, gözünde gözlüğü ve şık takım elbisesi ile tam bir gangster olduğunu düşünüyordu.ama çantanın gereksiz bir gangster eşyası olduğunu bilmiyordu. arkadaşının yanına ulaştı ve
9 Eylül 2009 Çarşamba
kadınlar
"bir kadın olarak doğmuş olsaydım kesinlikle orospu olurdum. erkek olarak doğduğum için sürekli kadınları arzuladım, ne kadar aşağılardaysan o kadar iyidir. buna rağmen kadınlar - iyi kadınlar - beni korkuttu, çünkü onlar ruhunuzu ele geçirmek isterler sonunda, peki o zaman ne kalır benden geriye korumak isteyeceğim? açıkçası fahişeleri, düşmüş kadınları arzu ettim, çünkü ölüdür onlar ve serttirler, sizden hiçbir şey beklemezler. çekip gittikelri zaman hiçbir şey kaybetmezsiniz. öte yandan bütün bunaltıcı bedellerine rağmen yumuşak, iyi kadınlara da hasret çektim. iki türlü de kaybettim. güçlü bir adam her ikisinden de vazgeçerdi. ben güçlü değilim. böylece kadınlarla, kadın düşüncesiyle uğraştım durdum."
8 Eylül 2009 Salı
Morticiachair
by the time of my second car crash i got totally wired
like in the days i cut myself up with a razor-blade
oh nostalgia
lost myself in so many ways
i didn't know what to think of her
ah, maybe i think too much, i don't think so
fell madly in love with a couple of beautiful ears
it's only a variation
had long and boring conversations about nothing
talked so much i bored myself to death
and the more i talk, the more i turn into a vegetable
god i'm such a fool