ölüm tanrısı tarafından sürüldüğüm bu çöl....
bitmeyen gün batımları ve doğumları..
karanlık.aydınlık.karanlık.aydınlık.karanlık..
insanlık,en büyük paradoksu,yaşamın devamını gözden kaçırmış.
günbatımında karşıma çıkan çıplak dişi,uyuttuğum cinsel duygularımı uyandırmak için çaba bile harcamadı.onu bu yüzden sevmiştim.
aslında onu hiç sevmedim.
o hiçbir zaman var olmadı...

9 Haziran 2008 Pazartesi

YOK

korkuyla kapatılan hissiz bedenlerimiz, klostrofobik bir aşkla şiddetin dogmatik yüzünü deniyoruz bu zavallı odada. cesetlerimizin ırzına geçerken kasıklarımız, zevkin mahrur yüzünde yanlızlığı tadıyoruz.

küçük bir çocuktum ben,hayata gülümseyen. vahşetti bana sevgisini veren. elime bıçağı verip de bana öldür diyen.

duyguları öldürdüğünde, uyanıklıkla uyku arasında geçmiş bir kaç bin yıl gördü ruhun o saf ve temiz çirkinliği.

sen benim oğlum isa değilsin dedi şeytan bana. fakat seni oğlumdan çok seviyorum. o öğrenemedi öğrettiklerimi, karanlık tarafı seçti, sevgiye, umuda bağladı düşüncelerini.

1 Haziran 2008 Pazar

asıl şeytan: TANRI


bir bakirenin kanlı dansı gözlerimin önünde.yavaşça çoğalan sigara dumanı.
günü kurtarmak için atılan son bir çığlık.
iki şehir arasında gidip gelen tek bir tren.sadece gidiş bileti alan yolcular.inilecek tek durak.yaşayacak tek insan.ölecek olan binlercesi...

Mexico city'de kalabalığın arasındayım.binlerce insan.kaybolmuş bir yol.biten bir aşk.
Güney kutbunda dondurucu soğuktayım.binlerce kar tanesi.kaybolmuş bir avcı.savaşan bir hayvan.
Moğolistan'da çadırların arasındayım.binlerce fakirlik.kaybolmuş bir halk.belirgin bir sömürü.

Akşamdan kalma bir gülümsemeyle karşıma çıkan tanrıça.tanrının eşi.mutlak güzelliğin var olmayan idea lar dünyasından çıkıp karşıma gelişi.saf kötülük.harcar harcar harcar.son nefesime kadar çekti beni.