ölüm tanrısı tarafından sürüldüğüm bu çöl....
bitmeyen gün batımları ve doğumları..
karanlık.aydınlık.karanlık.aydınlık.karanlık..
insanlık,en büyük paradoksu,yaşamın devamını gözden kaçırmış.
günbatımında karşıma çıkan çıplak dişi,uyuttuğum cinsel duygularımı uyandırmak için çaba bile harcamadı.onu bu yüzden sevmiştim.
aslında onu hiç sevmedim.
o hiçbir zaman var olmadı...

24 Kasım 2009 Salı

boşlukta ağlamak

güneşi bekliyorum
güneş
dışarı çık
karanlıkla örtülmüş bedenlerimize ışılda
yürüdüğümüz boşlukları ısıt
bekliyorum
ki gelip anlat bana gerçeği
güneşi beklerken
karanlıkta çürümüşüm
farkım kalmamış ki benim
buzdolabında oluşmuş yeni yaşam formlarından
battaniyemin altında sıkıştım
sigarayı yakmaya çalışırken kendimi yaktım
vücudumda binlerce sigara yanığı
o zaman doluşalım aptallar gemisine
ağlayalım yeni doğmuş çocuklar gibi
uzaklaşalım gökyüzüne
yediğimiz mantarlar jilet olsun
midemizi parçalasın
rengarenk bir dünyada ölelim

19 Kasım 2009 Perşembe

rastgele

yalanların
ya da gerçeği yok eden mırıldanmaların
cüceler şehrinin gökdelenleri
anlamsız  sözleri
kırılgan, plastik ruhun güzelliği
kendi kendine açılıp kapanan kapıların
arkasında kalan küçük bir şizofreni
kaç kere vurduğumu hatırlamıyorum
çıkmak isterken yukarı
altında üstünde
aslında beynimin içinde
sen ve non rem zamanı gördüğüm tanrıça
rüzgarın uğultusunda kaybolan santur tınıları
ve bir yaz gecesi karşıma çıkan buzdan kadın
dokunduğumda kırıldın
dokunamayacak kadar yanlızdın
işgal sonrası yıkılan heykellerin altında kaldım
ve öldüm.

17 Kasım 2009 Salı

karanlık edebiyat

izleniyorum.izliyorlar.
gölgeler..yok olup yeniden var olan hayaletler
uzaktasın..halüsinasyonlar...
takip ediliyorum
kumsalda yakılmış bir ateşin etrafında dans eden karıncalar.
öksürme krizleri..
senin kabusların benim rüyalarım..
benim kabuslarım ölü bir pedofilinin ağıtları
parmaklarım vücudunun gizli yerlerinde dolaşırken
inlemelerin ve ağlamaklı çığlıkların
birileri olmaktansa
hiç kimse olmak daha mı iyi?

KARIŞIK

i miss my lady
she is so fragile
dont wanna make her cry
dont wanna see her cry
this song makes me cry
all is violent,all is bright
bu duygular ağır geliyor bazen bana
benliğimin umutsuzlukta ezildiğini görüyorum
forever lost
fire flies and empty skies
there is dictance
unbreakable
duygularımı kağıttan odalara doldururdum eskiden
artık onlar da gaz odasında yok oldular
i wanna suck all your love
paylaşmaktan hoşlanmam

16 Kasım 2009 Pazartesi

fuck you


There's a look on your face I would like to knock out
See the sin in your grin and the shape of your mouth
All I want is to see you in terrible pain
Though we won’t ever meet I remember your name

You`re a scum, you`re a scum and I hope that you know
That the cracks in your smile are beginning to show
Now the world needs to see that it's time you should go
There's no light in your eyes and your brain is too slow

Bet you sleep like a child with your thumb in your mouth
I could creep up beside put a gun in your mouth
makes me sick when I hear all the shit that you say
so much crap coming out it must take you all day

There's a space kept in hell with your name on the seat
With a spike in the chair just to make it complete
When you look at yourself do you see what I see
If you do why the fuck are you looking at me

There’s a time for us all and I think yours has been
Can you please hurry up cos I find you obscene
We can’t wait for the day that you’re never around
When that face isn’t here and you rot underground

Can’t believe you were once just like anyone else
Then you grew and became like the devil himself
Pray to god I can think of a nice thing to say
But I don’t think I can so fuck you anyway

So fuck you anyway

improvisation

Yüzlerce, binlerce, milyonlarca.. çocuklarım yavaş yavaş ölüyor içinde. 1 ay önce aldığın hap saldırıyor üzerlerine. sen bir katilsin diye bağırıyorum beynimin içinde. az önce milyonlarca çocuğu öldürdün!!. sonra yeniden gerçeğe dönüyorum. yeniden saçmalamaya başladığımı görüyorum ve kalkıyorum yataktan. önce bir sigara içiyorum, sonra da kıyafetlerimi giyiyorum. sen sırtın bana dönük uykuyla uyanıklık arasındayken, ben sırtının pürüzsüzlüğünde geçmişimi kaybediyorum ve geleceğimi unutuyorum.

Sokağa atıyorum kendimi. yıldızlar ve ay, yaklaşıyorlar dokunabilecek kadar, tek çizgilik bir çekişin sonrasında.telefonum çalıyor. askerde olan, tanıdığım ama arkadaşım olmayan biri arıyor.gururla afganistan a gideceğini söylüyor. umarım ölürsün diyorum ve kapatıyorum telefonu yüzüne. alkol istiyorum. ceplerimi karıştırıp son para kırıntılarını bulmaya çalışırken, bir kağıtta yazılı bilinmeyen bir adres buluyorum.oraya doğru yürümeye başlıyorum.
Adımlarım, bağımsızlıklarını kazandığında, beynim, geçmişimden bir sahne getiriyor gözlerimin içindeki beyaz perdeye. bir erkek ve bir kadın görüyorum önce.sonra birleşip, tek vücut oluyorlar. birbirlerine kenetlenmişler, birbirlerinin içindeler. sonra görüntüler kararıyor bulanıyor ve yenisi geliyor. artık kadın yok. erkeğin beyninin  içine giriyorum ve sesleri duyuyorum.boş ve anlamsızlar,yeterli değiller.ama dinliyorum yine de.başka şansım da yok zaten. beynim dinlememi emrediyor, ben de dinliyorum.
"neden çok fazla istiyorum. birini sevdiğimde ona sahip olmak istiyorum. onun tüm benliğini ele geçirmek, tam anlamıyla bana ait olmasını istiyorum. benden başka kimseyi sevmesin istiyorum. sadece bana baksın, sadece beni görsün, sadece beni sevsin, sadece bana gülsün, sadece benle konussun. sevgimi başkalarıyla paylaşmak istemiyorum. aslında tüm sevgisini bana versin istiyorum, sevgisini o kadar emiyim ki, başkasına bir şey kalmasın"
sözler iyice anlamsızlaşıyor ve yavaşça kayboluyor.
Aniden karşımda bir ev buluyorum.Ayaklarımın beni getirdiği yer, kağıtta yazan adres.2 katlı, ahşap bir ev.balkonda kir kız duruyor, uzun siyah saçlı, bembeyaz elbisesiyle.güzellik tanrıçası."varoluşum,beni hiç tanımadığın için gereksiz ve saçma geliyor.Nedensiz, ezik bir durumdayım.Hayallerimin başrol oyuncusu.tek aşkım"

8 Kasım 2009 Pazar

where are you?

So much paranoia

drunkenness and marihuana

sickness

halucinations

drugs drugs drugs

voices in my head

voices on the phone

is she sleeping alone?

incubus

they are shouting in my head

i love you

how could you do that to me

i hate you

lies, lies, lies

are they real?

Or am i halucinating?

I dont wanna know

3 Kasım 2009 Salı

ama biz hayatımızı sevmeye devam edelim

bırak vücutları düşssün yere teker teker. son gözyaşlarını bıraksın gözler, ki bir daha göremeyecekler. ne ışık ne de renk. geçerken havadan binlerce mermi, bırak vücutlar yere düşsün teker teker. bizler istiyoruz zaten ölmelerini.sonsuz karanlık ve karmaşa.


parçalansın kafatasları, vücutlar yığılsın üst üste. beyin parçaları dağıldığında ezilmiş otların üzerinde, ve canlı kalmadığında nükleer dolu bombalardan geriye, onlar gelip bir masa kursunlar ortaya. ziyafet olsun canlı canlı vurulmuş daha soğumamış insanlardan. açlık var dünyada. lüks restorantlardan çıkacak yiyecek artıkları giderebilir bunu ya da savaşta ölenlerin konservenlenmiş etleri.

5 kollu mongol bir bebek olarak doğdum ben. evimizin yanındaki nükleer enerji santralinin duvarları çatlaktı, oradan ara sıra biraz radyasyon sızardı. babam bir gün eve döndüğünde artık rengi yeşildi ve yemeğini hala ağzıyla yiyordu dışkısını ağzından çıkarmaya başlamadan önce.

sonra bir gün üzerime, kaçırılıp 35000 feet de patlatılan uçaktan bir metal parçası düştü ve öldürdü beni.uçağı kaçıran adam, karısının tüm vücudunu siyah bir bezle kapatmıştı ve onun havasızlıktan öldüğünü görememişti.

kafasına deve derisi geçirilmiş olan uçağı kaçıran adam da bilmiyordu ne yaptığını aslında, çünkü bir ülkede evler bombalanıyor ve çocuklar vuruluyordu bazı insanlar daha fazla toprağa sahip olsun ve daha zengin olsunlar diye. sonra da bu olaylar zaten hiç bir şeyden haberi olmayan dünyaya yansıtılmasın diye medya satın alınıyor ve tam bir soykırım olan filistin katliamı, sıradan bir savaş özelliği kazanıyordu.

dünyanın başka bir yerinde, bir kara delik çıktı ortaya aniden. içine ışığı da dahil her şeyi çekmeye başladı. yavaş yavaş büyüdü ve insanlık yok oldu. ve tüm canlılık..